|
|
GEÇERDİ
Geçerdi hep
Pırıltılı kanunlar
Neves gecelerden
İhtimal buhranlı gecelerdi hep
Yüreğinde yalnızlığın tortusu
Vazoda yaseminler
Ufukta yağmur kuşları
Çözülmez bilmecelerdi hep
Ansızın dalar
Bir yorgunluğa uyanırdın
Güneş çekilmiştir bahçelerden
Lambalar çok erken yanmış
Aldatılmak korkusu
Sık sık bozulan yeminler
Enfarktüs kuşkuları
Sinsi bir kederdi hep
Zaman zaman düşündüğün
Aklına geldikçe güldüğün
Şan şeref ve ün
Beyhude şeylerdi hep
BEYAZ GÜL
seni arıyorum kalabalık caddelerde,
tanımadığım insanlar geçiyor, sen yoksun..
perişan hayallerimin basladığı yerde,
sana sesleniyorum, duyuyormusun?
beyaz güller açtı bahçelerde , sevdiğin..
ya o karanfil , baygın kokulu çiçek.
gel yalnızlık bahçeme beyazlar giyin,
anladımki bu ömür sensiz geçmeyecek.
odamı süsleyen ellerini uzat,
hazzından dile gelsin bastığın halı..
açılsın sevincinden perdeler kat kat..
ışık ve ateş senin için yanmalı..
sonra çevir düğmesini, radyonun
sevdiğin musiki dolsun odama,
dinle şarkısını büyük koronun,
beni düşün! beni düşün aglama..
içimden bir ses diyorki sabret..
sonu gelecek bu yalnızlığın,
bütün aynalar gülecek elbet,
açılacak kapılar ansızın..
yalnız sen varsın beyaz gülüm,
evde bahçede ve sokakta,
bir eylül akşamı gördüğüm ,
o beyaz hayalsin uzakta..
yakınsın yalnızlık kadar,
uzaksın yakınmış gibi,
sensiz yasadıgım yıllar
bu kadar güzel değildi.
yeter.. gel artık yeter..
karanfiller açtı gel!!
kış bahçesinde , güller
beyaz güller açtı gel..
Ümit Yaşar Oğuzcan
Türkiye Benimle Gurur Duyacak..!
Toplanın ey millet başlıyor oyun
Artık şeytan bile bana uyacak
Yaşarken burada bir sürü koyun
Türkiye benimle gurur duyacak
İlk önce futbolla başlarım işe
Üç-beş gol atarak dalarım düşe
Transfer ayında oldum mu köşe
Türkiye benimle gurur duyacak
Aslında paraya pula taparken
Ağamla paşamla kaset yaparken
Her türlü hileyle malı kaparken
Türkiye benimle gurur duyacak
Bin ceviz kırsam da ağrımaz dişim
Utanmam söylerim gelmişse çişim
Ülkeme hizmeti görev bilmişim
Türkiye benimle gurur duyacak
Hep aynı senaryo hep aynı film
Her zaman gerçeği saptırır dilim
Nihayet doğurdu seksi sevgilim
Türkiye benimle gurur duyacak
Çevremde silahlı insan ordusu
Ne dünya ne ahret ne kul korkusu
Nasılsa hırsızın öter borusu
Türkiye benimle gurur duyacak. |
|
Muammer Baydere
|
|
Aşk Okudum - Aşk Dokudum
Ben bu gönül tezgahinda
Ask dokudum, ask okudum
Erenlerin dergahinda
Ask okudum, ask dokudum
Her güçlügü bile bile
Göznuruyla, sabir ile
Yumak, yumak, çile çile
Ask dokudum, ask okudum
..........
..........
|
|
Ümit Yaşar Oğuzcan
|
|
|
DAVET
Dortnala gelip Uzak Asya'dan
Akdenize bir kisrak basi gibi uzanan
bu memleket bizim.
Bilekler kan icinde, disler kenetli, ayaklar ciplak
ve ipek bir haliya benziyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansin el kapilari, bir daha acilmasin,
yok edin insanin insana kullugun,
bu davet bizim...
Yasamak bir agac gibi tek ve hur
ve bir orman gibi KARDESCESINE,
bu hasret bizim...
[Kuvayi Milliye]
Nazim Hikmet
ŞİİRİÇ HATLAR VAPURU
Nazım Hikmet vapuru
deniz ile arasına
dökülen asfaltı kırar
ve özgürlüğüne kavuşturur
salacak iskelesini
batmak pahasına
Can Yücel vapuru
alaycı bir düdük çalar
savaş gemilerine
ki rakı şişeleri asılıdır
can simitlerinin
yerine
Attila İlhan vapuru
keyifle yarar suları
içinde çünkü sevgililer öpüşür
ve güvertesinde
sigarasını rüzgara karşı yakan
bir katil üşür
Edip Cansever vapuru
denize yansıyan
otel ışıkları altında
gider gelir boğazın en uzak
iki iskelesi arasında
Orhan Veli vapuru
evlerine taşırken
telaş içindeki insanları
küpeştesinden atılan
simitleri kapışır
martı kuşları
Cemal Süreya vapuru
akşamüstleri giyince
ışıklı elbisesini
ince bir duman savurarak havaya
dansa kaldırır
kız kulesini
Sunay Akın
REÇEL
Gülemedim ki hiç
hasta yatağının başucunda
haberi bu yüzden
yoktur annemin
sol yanağımdaki
gamzeden
Komodinin üstündeki
ilaçların sayısı arttıkça
kutularından yaptığım
gökdelenin uzamasına
sevinirdim
Ve bilmezdim
annemin yaşantısındaki
renkliliğin yalnızca
raflarda dizili
kavanozların içindeki
reçeller olduğunu
Sunay Akın
MAĞARA
mağaranın duvarına
hayvanları taştan oydum
kükrediler karanlıkta
türkülerle karşı koydum
karanlıktı mağara
ışığı taştan oydum
üşüyordum
bir de güneş koydum
aşk oydum mağaranın duvarına
aşk oydum
ağrıdı taşlar
yarıldı mağara
ben doğdum..
Şair : Bülent Ecevit
BEN MİSİN?
dirilten misin beni gövdem
öldüren misin bilmem
gördüren misin beni gözüm
körleten misin bilmem
bildiren misin bana başım
gizleyen misin bilmem
bir ben varım benden öte
ben misin bilmem
Şair : Bülent Ecevit
ALACAK
yol kenarındaki
yağmur mazgallarını
kumbara sanıp
harçlığımı atardım
bu yüzden en çok
denizden alacaklıyım
Sunay Akın
OTUZ BEŞ YAŞ ŞİİRİ
Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.
Cahit Sıtkı TARANCI
|
|
SELAM
Yola çıkınca her sabah,
Bulutlara selâm ver.
Taşlara, kuşlara,
Atlara, otlara,
İnsanlara selâm ver.
Ne görürsen selâm ver.
Sonra çıkarıp cebinden aynanı
Bir selâm da kendine ver.
Hatırın kalmasın el gün yanında,
Bu dünyada sen de varsın!
Üleştir dostluğunu varlığa,
Bir kısmı seni de sarsın.
ÜSTÜN DÖKMEN
|
MATEMATİK
Başladık çarpım tablosundan çıkarak yola
Kapıldık devrana acep ne ola
Orta üçten sonra kısa bir mola
Başladık lise 1 e sonumuz hayır ola
Belalar peşimizi hiç bırakır mı?
X y z den bir şey anlaşılır mı?
Bu matematik bizi hiç bırakmaz mı?
Topla çıkar çarp bana ne hocam
Öğrencisin desende valla nafile
Bozar bizi hocam formüllerde ne
Sınıfta kalacakmışım hepsi bahane
Birde geometri çıktı üçgenlerde ne
Belikli sonumuz sokak rehberi
Anlamam matematiği ezelden beri
Ah bu matematik kimin eseri
Üç beş rakam olmuş teknolojinin temeli
ÜMİT EFE
Uçan Balon
Çocukken bayram yerinde dolaşırken
hep hayal kurarak bakardım uçan balonlara
acaba bunlardan kaç tanesi
annemin elini öpmek için
götürür beni bulutlara
DOĞAN AY
Şehit
İstanbul'da bir şehir
hatları vapuruna
verildi adım
iki kıyı arasında
usanmadan dolaşır
her iskelede
seni ararım
SUNAY AKIN
MATEMATİK ŞİİR GÖZLERİN
iki matematik nokta
iki büyük yuvarlar siyah
iki göz siyah
simsiyah
genede siyahlığı olmayan
kızkardeş gözleri
sevgili gözleri
donuk yuvarlaklar
kenetlenen
baş döndürücü bir yarışta
en büyüğe doğru
en küçüğü doğru
yakalamak için sonsuzluğu
Arif DİNO
BEN SANA MECBURUM
Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski İstanbul mudur
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen yoksun.
Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor
Eski zamanlardan bir cuma çalıyor
Durup köşe başında deliksiz dinlesem
Sana kullanılmamış bir gök getirsem
Haftalar ellerimde ufalanıyor
Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
Ben sana mecburum sen yoksun.
Belki haziran da mavi benekli çocuksun
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin
Kötü rüzgar saçlarını götürüyor
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum bilemezsin.
Attila İLHAN
KÜÇÜK KIZIM SU'YA
Bir derin uykudaydım ölümün içinden
Açtım ki gözlerimi
Bir suyun gölgesi gibi
Kendisi adeta bir suyun
Ayakucunda sen oturuyorsun
Şiir getirenlerin çok olsun çocuğum!
Can YÜCEL
MEMLEKET İSTERİM
Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.
Cahit Sıtkı TARANCI
ÇOCUKLUĞUM
Affan Dede'ye para saydım
sattı bana çocukluğumu
artık ne adım var ne yaşım
bilmiyorum kim olduğumu
hiçbir şey sorulmasın benden
haberim yok olan bitenden
bu bahar havası bu bahçe
havuzda su şırılşırıldır
uçurtmam bulutlardan yüce
zıpzıplarım pırıl pırıldır
ne güzel dönüyor çemberim
hiç bitmese horoz şekerim
Cahit Sıtkı TARANCI
|
|
|
|